Sanat

TAVŞAN DELİĞİNDEN AŞAĞIYA

Alice, ırmağın kıyısında, ablasının yanı başında hiçbir şey yapmadan öylece oturmaktan sıkılmaya başlamıştı; ablasının okuduğu kitaba bir iki kez şöyle bir göz attı; ne ki, kitapta ne bir resim vardı, ne de bir konuşma, “İçinde resim ve konuşma olmayan bir kitap, ne işe yarar ki,” diye geçirdi aklından, Alice.

Böylece, taç yapmak için kalkıp papatya toplamasının zahmete değip değmeyeceğini düşündüğü sırada (sıcaktan uykusu gelip sersemlediğinden, düşünebildiği de pek söylenemezdi ya) aniden, pembe gözlü beyaz bir tavşanın yanından koşarak geçtiğini gördü.

Bunda öyle çok fazla bir olağanüstülük yoktu; Tavşan’ın kendi kendisine, “Eyvah, geç kaldım!” diye söylenişinde de fazla bir gariplik bulmamıştı (sonraları düşününce, gerçekten bunlara şaşırmış olması gerektiğini anlayacaktı; ama nedense o an her şey doğal gibi gelmişti ona); fakat ne zaman ki Tavşan, yeleğinin cebinden bir saat çıkarıp ona bakarak hızlandı, o zaman Alice, beyninde şimşekler çakarak ayağa fırladı; çünkü bir yeleği ve cebinden çıkaracak saati olan bir tavşana ömründe hiç rastlamamıştı; meraktan tutuşmuş bir halde, Tavşan’ın ardı sıra tarlayı koşarak geçti ve neyse ki tam zamanında yetişip, Tavşan’ın bir çitin altındaki kocaman deliğe giriverdiğini görebildi. Delikten bir daha nasıl çıkacağını hiç düşünmeden, Alice de gitti Tavşan’ın ardından. Tavşan deliği tıpkı bir tünel gibi dümdüz ilerliyordu; birden aşağıya doğru meyletmeye başladı; her şey öylesine ani olmuştu ki, Alice, daha nasıl duracağını düşünmesine fırsat kalmadan, kendini bir anda aşağıya doğru düşerken buldu.

Alice Harikalar Diyarında, Lewis Carroll

Ezgi Orhan

Poe’nun dehşetengiz öykülerinin karanlığı ile Miyazaki’nin rengarenk ve duygu dolu dünyasının arasında kalmış, yolunu bulmayı çok da umursamayan kayıp bir ruh. Neden yazar, neden çizer? Çünkü konuşmayı sevmez, anlatmayı da sevmez; ama hayal etmeyi sever. Gerçekleştirmeyi umursamadan hayal eder. Bunları da kağıda döker. İleride ait olamadığı bu dünyadan kaçıp Neverland’a yerleşmek, kitapları ve boyaları ile sonsuza dek mutlu yaşamak istemektedir. Ama şimdi katılması gereken bir karnaval var.

YAZAR HAKKINDA

Ezgi Orhan

Poe’nun dehşetengiz öykülerinin karanlığı ile Miyazaki’nin rengarenk ve duygu dolu dünyasının arasında kalmış, yolunu bulmayı çok da umursamayan kayıp bir ruh. Neden yazar, neden çizer? Çünkü konuşmayı sevmez, anlatmayı da sevmez; ama hayal etmeyi sever. Gerçekleştirmeyi umursamadan hayal eder. Bunları da kağıda döker. İleride ait olamadığı bu dünyadan kaçıp Neverland’a yerleşmek, kitapları ve boyaları ile sonsuza dek mutlu yaşamak istemektedir. Ama şimdi katılması gereken bir karnaval var.

Bir Yorum Yazın

1 + 2 =

2 Yorum

  • Ormanın pastel tonlarına karşılık minik Alice’in parlak renklerinin yarattığı tezatı sevdim. 🙂

  • Alice’in o senin renkli hayal gücüne sızışı… 🙂 Paylaştığın için ayrıca teşekkürler