Edebiyat

Aleksander “?”

Ben düşünmüyordum. Blue dedi ki: “Bunun bir anlamı vardır. Üstüne git.” Ama gidemiyorum. Şimdi bunun üzerine gidebilmek için “?” ifadesini açıklamam gerekecek. “Bizim komşu balcı,” desem kimse inanmaz bana. Zaten ben de tanımıyorum seni. Komşular söylediler: “Bizim komşu balcı. Aleksander “?”.” Çok dürüst adamdır.

Bir de o gece rüyamda gördüm. Yüzün duvarlardan kopup odama doldu. Herkes dışarı kaçtı o anda. Bir ağıt yükseldi dağların ötesinden. Sen elinde makasla açılış yapıyordun ve yabanın tüm canları, gözlerinden kanıyordu. Hepiniz yeşil giymiştiniz

Ben ne için uyanmıştım uykudan, bilmiyorum. Çok uyanıyorum bu aralar. Uykumu alabilmem için çok erken yatmam lazım. Erken yatıyorum ki uyanıp uyuyamadıklarım, uykuya dalamadıklarım uyku süresinden düşünce geriye kalan yekün dinlendirsin beni. Yine de bütün gün esniyorum.

Önce “kedidir,” dedim. Ellerinden öperler, var bende birkaç tane. Sabaha doğru karınları acıkmaya başladığında yatağın alt ucundan başlarlar kıpraşmaya. Ön ayaklarını uzatıp kafasını yukarı kaldırıp bir gerinir sonra da havayı koklarlar. Üzerime dikilmiş düzinelerce göz her hareketimi kontrol eder. Kalkmam tabi, daha yekünler toplanmamış, hedefe ulaşılmamıştır. “Odin’in Kargaları” yeni uykuya dalmış olur benim için. Herkes bulunduğu yerdeki gerinme açılma hareketlerini tamamladığında örgütlü bir direniş başlar üst tabakada. Gecenin bir yarısından sonra yorganın hepsi üzerime sarılmıştır. Ağırlıklı yorganlar en iyisiymiş diye iki eski kilimden yaptım. Yine de sıpalar üzerine yatmadığında yeterli ağırlık oluşmuyor. Bende yorgana sarılıp yatıyorum ki başka yumuşak yer kalmasın çivili yatakta. Yatak sert, yorgan ağır, oda karanlık olmalı uyku için.

İlk zamanlar -bunları tanımadan yıllar önce yani- gece lambası yaktım kaç ay. Karanlıkta görsünler birbirlerini de eşyaları devirmesinler diye. Cahillik işte. Seninkiler gece yarısı zifiri karanlıkta; bile bile tuvalet aynasının önünde duran ilaç şişesini, milim milim dolabın üzerinde kaydırıp insan uyandırma çığlığıyla birlikte yere fırlatabiliyor. Hem de tepkimi yakından takip edip ikinci nesneyi atmak için hazırda bekliyorlar. Bunu yapmadan önce her biri yatağın dört tarafını turlamış; tüm kum kapları eşelenip dışarıya taşırılmış, mama tasında kalan ve etrafa saçılmış son taneler mideye indirilmiş, duvara yansıyan gölgeler avlanmış oluyorlar.

Kafamın etrafında attığı turlarda hızını alamayanlardan birisi göğsümde savaş dansını yapmış, naralarını geceye bırakmış, yeni bir döngüye hazırlanıyor.

Uyku diyordum. Aslında uyanıklık demeliydim. Çok uyanıyorum. Kedilerden değil, yorgandan değil; üşenmedim tarttım. 10 kilo yorgan. Kedilerin ikisi yakınıma gelse, böğrüme dayansa on kiloda onlar. Yok. Asıl uyutmayan gündüzün yükleri…

Aleksander’ın  “?” ifadesi açıklanamaz. Neden açıklayamayacağımı açıklayayım, kim olduğunu açıklarsam eğer tam da seçim sürecine girmişken; ön seçim mi yapalım, eylem planı mı yapalım diye ciddi politik tartışmalar yapılırken benim iyi komşu Balcı Aleksander’ın “?” ifadesini açıklamam kasıtlı bulunabilir. Hatta ihanetle bile suçlanabilirim.

Zaten benim gibi düşünen kişiler ya çok az ya da seslerini çıkarmıyorlar. Oysa bizim iyi komşumuz Balcı Alexander “?” için “Direndi ne zamandır,” diyorlar. “Asla şeker katmaz bala.”

Hatta özel bitkiler de ekiyormuşsun. O mis gibi çam kokuları, keven kokuları yetmezmiş. Ama Aleksander “?”. Adını aldığın adam gibi neden sevmezsin babanı. Baban ki; bir karış toprağını bile ezmemek için her seferinde yolunu değiştirirdi göçerken ve heybesinde her zaman bir tutam kekik. Unutturdun adını ve yürüdüğü yolları köylülerine. Turistlere giriş bileti kesiliyor o yollarda şimdi, kesilen ağaç gövdelerinden yapılmış barakalarda.

O geniş yolu açan kepçeler hangi otun soyunu kuruttu? Hangi çalının, ağacın kökünü kurutarak gölgesiz çimenlikler yapmaktasın? Ektiğin süslü bitkileri canlı tutmak için harcadığın tankerler dolusu su, yabanın hangi canlısının rızkından çalındı? Ve iki yüz kilometre uzaktaki heyelanın gürültüsü uyandırdıysa beni; tören saatinden önce sen o yolları o kadar geniş, o kadar uzun ve çıplak yaparken, şekersiz balın gibi bununla da övünürken, nasıl iyi komşumuz Balcı Aleksander “?” olabiliyorsun?

Ben bunu seninle aramızda hiç kurulmayan ilişkiyi kullanmaya kalktığını öğrendiğimden reddi miras için yazıyorum. Sen. Aleksander “?”. İyi komşu değilsin, bizim değilsin. Bizim evde bal yok; zaten balın acı. İçinde geniş yolun kenarındaki çimenin çaldığı suyun tuzu, attığın ilacın zehri var.

Rukiye Çetin

Okumak daha çok yer işgal etse de yaşamımda, yazmak her zaman ya kalemimin ucunda ya da aklımdaydı. Uzun süren bir eylemsizlik sonrası yazma uğraşına yeniden döndüm. Katıldığım yaratıcı yazarlık atölyesinde birlikte olduğumuz, hem çok şey öğrenip hem de çok eğlendiğimiz arkadaşlarımla bu karnavala ben de katıldım. Gezgin bir göçebe, acemi gurme, balkon bahçeci olarak , kentlerden, kırlardan topladığım dağarcığımdaki sesler, renkler, tatlar ve kokularla kalabalığa karışmaya çalışacağım.

YAZAR HAKKINDA

Rukiye Çetin

Okumak daha çok yer işgal etse de yaşamımda, yazmak her zaman ya kalemimin ucunda ya da aklımdaydı. Uzun süren bir eylemsizlik sonrası yazma uğraşına yeniden döndüm. Katıldığım yaratıcı yazarlık atölyesinde birlikte olduğumuz, hem çok şey öğrenip hem de çok eğlendiğimiz arkadaşlarımla bu karnavala ben de katıldım. Gezgin bir göçebe, acemi gurme, balkon bahçeci olarak , kentlerden, kırlardan topladığım dağarcığımdaki sesler, renkler, tatlar ve kokularla kalabalığa karışmaya çalışacağım.

Bir Yorum Yazın

60 + = 61