“Evrenin sonsuzluğunda, eriyen tüm peynirler gibi, zaman da akıp gidiyor. Her bir dilim pizza, yeni bir maceranın kapısını aralıyor ve her bir ısırıkta, o ince çizgiyi yeniden bulanıklaştırıyor.”
Otel
Adam yavaşça sandalyesine oturuyor. Kamera masanın üstünde duran kitabın kapağına odaklanıyor. Antrasite çalan mat kapağında altın yaldızlı harflerle yazılmış “Pizzaverse” yazısı, lambanın titrek ışığında parlıyor. Adam harflerin her birini hafifçe okşuyor ve kitabı açıp sayfalarını çevirmeye başlıyor. Sürreal çizimlerin pizza tarifleriyle hayat bulduğu her bir sayfayı çevirdikçe “İlginç!” diyor kendi kendine. Arada bir alt dudağını ısırıyor, çenesinin sol tarafına dokunuyor, arada bir de şakaklarına masaj yapıyordu. Derken boş bir sayfanın tam ortasında duran bir anahtar resmine rastlıyor. Adam, bu gerçekçi çizime şaşkınlıkla bakarken kitabın yanında duran büyüteçi alıp resmi biraz daha yakından incelemeye karar veriyor. Kamera, büyüteçin ardındaki gözlerin kısılmasını ve sonrasında korkudan fal taşı gibi açılmasını yakalıyor. Bomboş bir sayfanın tam ortasına bir büyüyle hapsedilmiş gibi görünen anahtar hareket ettikçe; daha doğrusu dalgalandıkça bu beklenmedik durum karşısında oldukça irkilen adam hızla geri çekiliyor. Radyonun artan melodik sesi sandalyenin düşüşüyle son buluyor.
Şaşkınlığın ve korkunun yarattığı o öldürücü sessizlikten sonra küçük bir not kağıdı, hafif bir esintiyle beraber camdan içeriye doğru süzülüyor. Adam, ikiye katlanmış kağıdı hızlıca yakalıyor ve açıyor. Özensiz, tuhaf bir el yazısıyla yazılmış, mavi mürekkebi de belli ki zamanla solmuş olan şu yazıyı okuyor:
“Galaktik Pizza Şefi’ne sordum, ‘Bu pizza tarifi gerçekten de büyülü mü?’ Cevabı gülümseyerek, ‘Sadece bir ısırık al!’ oldu.”
Adam derin bir nefes alıyor ve sanki odada birileri varmış gibi sağına soluna, her yere telaşlı bir bakış atıyor. Sonra da alaycılıkla “Beni sıcak bir pizza bekliyor,” diye mırıldanıyor. Camdan dışarıya bakıp yağmurun damla damla son bulduğunu görüyor ve yatağın üstünden ceketini alıp bu izbe otel odasını terk ediyor. Kamera, pencerenin dışından adamın gidişini izlerken derinliklerden gelen radyonun cızırtılı sesi kapının çarpmasıyla tekrar son buluyor.
Zaman Makinesi ve Pizzacı
Adam kat koridorunda yavaş adımlarla ilerlerken yerde bir yansıma görülüyor. Adamın yüzünde merak ve şüphe karışımı bir ifade belirirken, kamera adamın gözlerinin neon ışıklarda parladığını yakalıyor. İncecik fıstık yeşili led şeritle çevrili neon tabelaya yaklaşan adamın yüzü, yanıp sönen “Zaman Makinesi ve Pizzacı” yazısı ile aydınlanıyor. Adam tabelanın asılı olduğu odaya girmeye karar veriyor. Kamera kapının açılışıyla, camın sağ tarafında duran 50’li yıllardan kalma nostaljik bir jukebox müzik kutusuna kayıyor ve odadaki eski zamanların atmosferi göz kamaştırıcı bir biçimde sunuluyor. Müzik kutusunun yanında, kırmızı renkteki eski telefon kulübesine tebessümle bakan adam “Klişe!” diye söyleniyor ve kulübenin buğulanmış cam kapısından içeriye giriyor. Telefonun ahizesini kaldırıp “Bir margarita lütfen!” diyerek gülüyor. “Tabii! Ama unutmayın, zaman yolculuğu yaparken pizzanız soğuyabilir!” diye kıkırdıyor karşıdan bir ses.
Sam
Adam korkmuş ve şaşırmış bir şekilde telefon kulübesinden dışarıya adım attığında neredeyse kusacak gibi oluyor. O sırada bir hot dog içeriye giriyor ve adama yaklaşıp “Merhaba! Ben Sam. Burada yeni misin?” diye soruyor. Adam, “Evet, sanırım öyleyim,” diye yanıtlıyor endişeyle. Sam, gülümseyerek, “Endişelenme, burada her şey normal. Ama eğer gerçekten bir pizza yemek istiyorsan, önce Büyük Mozzarella Büyücüsüne gitmelisin,” diyor.
Adam aniden bu saçma durumu kabullenmiş bir ses tonu ve teslim olmuş bir yüz ifadesi ile “Okey…” diyor umarsızca ve kutudan galaksinin en iyi müziği yükseliyor: Chuck Berry!
Büyük Mozzarella Büyücüsü
Adam ve Sam odadan çıkıp uzun koridorda ilerlerken kamera onların yolculuğunu ve karşılaştıkları tuhaf karakterleri gösteriyor: konuşan bir mısır, yoga yapan bir brokoli ve ortalığı karıştıran bir ananas. Zeytinleri kovalayan mantarlar filan derken, sonunda büyücünün odasına varıyorlar. Adam tereddüt içinde elini zile uzatıyor. Kapıyı dev bir dilim pepperoni açıyor ve sert bir şekilde kaşını kaldırıp Sam’e bakıyor. Sam, adama güçlü bir omuz atıyor. Adam “Margarita lütfen,” diyor boğuk bir sesle. Pepperoni “Gelin!” diyor ve Sam, “şimdi gitmem gerek, ben daha sonra gelirim,” diyor içtenlikle. Adama sarılıyor ve gidiyor. Adam ve pepperoni odanın içinde, yine bir türlü bitmek bilmeyen upuzun bir koridor boyunca ilerliyorlar. Kamera, koridorun her bir köşesindeki tuhaf ve renkli sahneleri yakalıyor: dans eden sebzeler, uçan baharatlar ve duvarlarda kitapta gördüğü resimlerin canlı halleri… En sonunda, büyücünün yanına varıyorlar. Adamın büyücüye hayranlıkla bakan yüzünü ve aynı anda biraz rahatlamış halini de fark ediyoruz. Güzel bir kadın, zarif hareketlerle pizza malzemelerini hamurun üstüne yerleştirirken adamın yüzünde ahmak bir gülümseme beliriyor.
Büyücü, adama gülümserken kamera kadının yüzündeki nazik ve anlayışlı ifadeyi de vurguluyor. Adam, kadına yaklaşıyor. Büyücü göz kırparak, “Heyy! Beni yemeden önce adımı öğrenmelisin,” diyor ve ekliyor “Ben Margie. Her şeyin bir hikayesi vardır tatlım, afiyet olsun.”
Adam, kadının uzattığı pizza diliminden bir ısırık aldıktan sonra bedeninde garip bir hareketlenme başlıyor ve yüzünde asılı kalmış olan o ahmak gülümseme de küçük bir anahtar deliğinde büyücüyle birlikte kayboluyor.
Dev Pizza Dilimleri Şenliği
Adam bunaltıcı düşlerden uyandığında kendini dev bir mozzarella topuna dönüşmüş olarak buldu. Her nefes alışında göğsündeki peynir eriyip soğuyordu. Gördüğü düş değildi. “Ne olmuş bana böyle?” diye düşündü. Büyücünün odası, dört duvarın arasında eskiden nasılsa, şimdi de yine öyleydi ama kimse yoktu.
Adam tiksintiyle ve korkuyla “Sam, Saaaammm!” diye bağırmaya başlıyor. Sam boynundan aşağı akan hardal damlaları ile nihayet odaya giriyor. “Sam, kurtar beni!”
Sam adama kurtulması için galaksinin en bilge pizza dilimi olan Bilge Margarita ile tanışması gerektiğini ve onu pizza dilimleri şenliğinde bulabileceklerini usulca ve sakince anlatıyor; ama yine de kendini gülmekten alıkoyamıyor. Mozzarella topuna dönüşmüş olan adamın tutunabileceği hiçbir nokta kalmamış gibiydi…
Adam ve Sam, birlikte dev pizza dilimleri şenliğine doğru ilerlemeye başlıyor. Sam’in söylediğine göre bir pizzanın muhteşemliğini ve karmaşasını kutlayan bu şenlik, yılda bir kez düzenlenen bir eğlenceydi ve bu yüzden adamın kendini şanslı hissetmesi gerekiyordu.
Şenliğe vardıklarında kamera, adamın bu renkli ve kaotik manzaraya hem hayranlıkla hem de iğrenerek baktığını yakalıyor: Her köşede akan mozzarella şelaleleri, pepperoni diskosu, dans eden mantarlar, en son hit parçaları çalan bir fesleğen orkestrası… Bir köşede, bir ananas sıcak pizza diliminde surf yaparken, karşısında trambolin yapan biberler… Pizza dilimleri şenliği, içinden sürekli yeni ve tuhaf pizza malzemeleri çıkan sürpriz bir pizza kutusu karnavalı gibiydi. Her şey ve her yer yıldızlara doğru uzanan sıcak ve erimiş peynir iplikleriyle aydınlatılırken, herkes gülümsüyordu. İğrenç bir şenlikti.
Adam Sam’e dönüp gerçekten kendi evine dönmek istediğini söyledi. Sam adamın çaresizlik dolu bakışlarına acıyarak baktı.
Bilge Margarita
Adam ve Sam, sonunda Bilge Margarita’nın standının önünde dururlarken, kamera Bilge Margarita’yı yakın plana alıyor ve yüzündeki inançlı ve anlayış dolu ifadeyi yakalıyor. Bilge Margarita, hayatın ve pizzanın derin sırlarını adama fısıldarken hayatın tadını çıkarmak için hangi evrende olduğunun bir önemi olmadığını hatırlatıyor. “Hayat pizza dilimleri gibi, karmaşık ve beklenmedik sürprizlerle dolu. Sen her bir dilimi tatmaya hazırsın. Hadi git şimdi kendi karnavalını yarat!” diyor adama en son.
Son
Adam gözlerini yavaşça açtı, kendini yine o izbe otel odasında buldu. Lambanın titrek ışığı altında parlayan anahtar resimli sayfa rüzgârda hafifçe kımıldıyordu. Dışarıda yağmur damlaları cama vuruyordu. O an yaşadığı her şey bir rüya mı yoksa başka bir gerçekliğin parıltısı mı, onu düşündü. Gecenin sessizliğinde, o sözler yankılandı kafasında: “Her şeyin bir hikayesi vardır tatlım, afiyet olsun.” Adam, kalktı ve pencerenin yanına gitti.
Dışarıda gece, sakin ve gizemli bir şekilde uzanıyordu. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Rüyasındaki tüm renkleri, sesleri ve kokuları hatırladı. İçine anlayış tohumlarını eken o maceradan geriye sadece kendi dünyasının gerçekliği kalmıştı. Ama içinde, Pizzaverse’in sihirli anılarıyla dolu bir his vardı. Gülümsedi ve fısıldadı: “Hayat, bir pizza dilimi kadar karmaşık ve lezzetli.” Duvarda işlemekte olan saate baktı. Fildişi kadranında akrep ve yelkovan tik tak etmeye devam ederken adam yavaşça sandalyesine geri oturdu ve kitabın sayfalarını karıştırmaya başladı. Her bir sayfa, artık sadece pizza tariflerini değil, aynı zamanda bir maceranın, bir keşfin ve bir hayalin izlerini taşıyordu.