Edebiyat

Adım Deli Osman’a Çıkmasın Doktor Hanım

….

….

-Bir de bu his geldiğinde arabayla bir yerlere çarpmak istiyorum doktor hanım. Kaza yapmak, başka bir araca, insana çarpmak değil ama Allah muhafaza…  Bir duvara, ağaca, belki bir binaya… Öyle geliyor yani… Anlamıyorum da niye öyle geliyor. Bilmiyorum.

-Ne kadar zamandır var bu düşünceniz?

-Çok değil… Kısa bir zamandır ya. Önceleri çarpsam nasıl olur ki ile başladı aslında. Mesela virajı dönerken, direksiyonu kırmasam nasıl olur gibi düşünceler… İşte şu viyadükten aşağı düşsem nasıl olur falan gibi…

-O zaman da bu düşünceler bahsettiğiniz bu hislerle bağlantılı mıydı?

-Hayır hayır yok… Normal… Yani… Normal bir günde de… Hiçbir şey yokken de gelen şeyler işte. Hani olur ya, yüksek bir yerden bakarken, buradan atlasam nasıl olur falan gibi düşünceler. Yani… Çoğu kişide varmış böyle düşünceler zaten. Bir yerlerde öyle okumuştum. Balkondan atlasam falan… Nasıl bir his acaba gibi düşünür ya insan. Öyleydi yani.

-O gün ilacınızı evde unuttuğunuz için almadığınızı, ancak idare edebileceğinizi düşündüğünüzü söylemiştiniz. Ardından arabayla bir yerlere çarpma isteği geldi dediniz. Daha öncekilerde de ilacı almadığınız zaman mı….

-Yok yok hayır. İlaç içiyordum ama kötüydüm yani yalan yok. Sanırım ilkinde de çok sinirliydim, otobanda gidiyordum. Bilirsiniz yani otobanda basarsın. İşte basıyordum, bastıkça basıyordum. Öyle hızla gitmek iyi geliyordu. Sonra bir anda bir yere çarpmak istedim.

-Ama çarpmadınız. Sizi bu fikirden vazgeçiren şey neydi?

-Bil… bilmiyorum. Yani aslında ölmek falan istemiyorum. Yanlış anlaşılma olmasın doktor hanım. Tövbe. Kendini intihar etmek günahtır. Sadece çarpmanın şiddetini yaşamak istemek gibi galiba…

-Çarpmanın şiddetini yaşamak nasıl bir şey?

-Aslında… Şey.. Şöyle açıklamaya çalışayım. Öyle hızla giderken işte yolda, birden çarpmak. Aniden…  Şöyle… Hayal ediyorum aslında, gülme de. Yani doktorsun sen gülmezsin de. Saçma yani. Utanıyorum da derken sana. Bana bir şey olmuyor zaten de. Çarpıyorum işte. Hmm nasıl desem… Ellerimden kollarıma doğru o basınç hissi, bir anda durmanın etkisiyle önce geriye yaslanıp sonra öne doğru atılmak… Ya da tersi mi olur bilmiyorum da… Ama bana hiçbir şey olmuyor yani…

Çarpma anına kadar hızla gitmenin verdiği heyecan… Böyle diyorsun kendine hah şimdi çarpıyorum işte… Tüm vücudun kasılmış… Çarpmanın vereceği rahatlamayı çok istiyorsun, iyice geriliyorsun, son noktaya yaklaşmışsın… İyice bir heyecan sarıyor seni… O çarpma anında tüm kasların boşalıyor. O sarsıntıyı hissetmek şey gibi…

-O sarsıntıyı hissetmek… ne gibi?

-Ihm… Tüm vücudun ürperip titremesi gibi…Sonra bir rahatlama… Tam açıklayamıyorum da. Ama çok şiddetli bir istek bu. Yani asla yapacağım bir şey değil de… Yani ölürüm tabi… Ya da ölmem de yaralanırım, öyle hayal ettiğim gibi olmaz. Biliyorum yani.

-O zaman aslında sizi durduran şey, o şiddetli isteğin aslında hayal ettiğiniz gibi sonuçlanmayacağını bilmeniz.

-Evet. Tabi… Öyle galiba. … Tabi… öyle.  Ihm…

……

O hayali bir istek, saçma bir şey… Ihm şey hayali bir şey yani… Ama neden bu kadar çok takıyorum kafaya yani nereden geliyor ki bu, saçma biliyorum da ama atamıyorum aklımdan…

-Bazen duygusal olarak çok zorlandığımızda, bu duyguyla baş etmek için yerine başka bir duyguyu koymak isteyebiliriz. Bu açıdan bakarsak…….

-Takıntı gibi bir şey mi yani? Takıntı mı geliyor bana acaba?

-Aslında böyle tanımlardan önce bu şiddetli çarpma isteğinin bahsettiğiniz o hislerle bağlantısına odaklanabiliriz. İlacınızı evde unuttuğunuzu ve sonra gün boyu idare edebileceğinizi söylediniz. Çünkü daha önce de unuttuğunuz zamanlar olmuştu ve ciddi bir sorun yaşamamıştınız.

-Evet, sabah bazen içmediğimde sonra gün içinde böyle bir iç çekilmesi gibi bir şey oluyor. Tam anlatabileceğim bir şey değil. İçim dalgalanıyor gibi oluyor. Hemen anlıyorum, alıyorum ilacı. Toparlıyorum sonra. Hatta bir keresinde tatildeydim yani kafa dağıtmaca işte. Unutmuşum, hiç aklıma bile gelmedi. 3. gün yavaş yavaş o garip iç çekilmesi gibi his geldi. Sonra ilacı içmediğimi fark edince Nooluyoruz dedim… 3 gün yani… Ya kötülersem tekrardan diye… Kalp krizi gibi… Allah korusun. O ilk şikayetler falan geçti çünkü şükür. Hatta dedim ya beni takip eden ilk doktor iyiye gidiyorsun, üç ay daha kullanalım koruma amaçlı, sonra duruma bakalım demişti. Zaten biliyorsunuzdur da dosyada yazıyordur… İşte ben de 3 gün sonra olunca böyle panikledim yani geriye dönerim diye; ama bir yandan da sevindim tabi 3 gün ilaçsız yaşamışım sonuçta. Ona güvendim galiba… Aslında yakında eczane de vardı ama almadım.

-Bu sizde bir hayal kırıklığına sebep olmuş olabilir mi? Sizin deyişinizle o zaman 3 gün ilaçsız yaşamışken bu sefer sıkıntı yaşamanız gerilmenize sebep olmuş olabilir mi?

-Ihm… Bilmiyorum… Onu hiç düşünmedim ben.

-Peki nasıl devam etti? Seansın başında anlatmadınız. Şimdi anlatmak ister misiniz?

-İç çekilmesi gibi şeyler başladığında işte panik yapma falan dedim. Bu geçer, atlatırsın sen, takılma şimdi dedim kendime. İşime odaklandım… Kendi işim ya benim rahatım yani bir de. Karışan görüşen yok…  Yani hep olumlu konuştum işte kendime. Çaktırmıyorum da elemanlara. Ama o böyle içten içten devam etti. Sonra ellerimde ayaklarımda karıncalanma gibi… Tam karıncalanma değil de… Böyle kaygıdan yani biliyorum da onu… Kaygı bozukluğu tanısı koymuşlardı ya bana… Tabi siz de biliyorsunuz. Böyle ellerimi falan sallıyorum. Hiçbir yere sığamıyorum. Hızlı hızlı volta attım… Rezil rüsva olmak istemedim kimseye. Bunun sonu kötü de kendime onu demiyorum tabi. Ama panik gelmeye başlıyordu, işte orayı burayı kurcaladım depoda ilacım kıyıda köşede var mı acaba diye. Yok. Ama o pembe haptan buldum. İşte kalp doktorunun verdiği, hani böyle nabzı falan düşürüyor. İlk doktor önermiyordu da ben arada içiyordum. O iyi geliyor bana yani. Onu aldım. Saatte sekiz buçuk olmuş eczaneler de kapalı. Dedim nöbetçi eczane mi bulsam arasam. Aklıma geldi sonra müşteri gelecek mal almaya. Yüklü bir de yani mal hazır. Bizim çocuklar teslim eder de şimdi adama ayıp olur dedim. O kadar hukukumuz var, çoluk çocukla muhattap etti beni der. İdare ederim dedim. İyisin sen dedim kendime. İşte geldi hallettik falan ama bana sinir basmaya başladı. İşte çocuklar gevezelik ediyordu. Kesin lan dedim küfrettim yani doktor hanım normalde etmem de… İşte sinir bastı. Bir de her şey kokuyor böyle olunca her yer leş gibi kokuyor bana. Doğru düzgün temizlik de yapmıyorlar. Sinir oldum iyice. Erken kapıyoruz dedim çocukları gönderdim. Hesap kitap işini bile yapamadım. Çarpıntılar başladı, terliyorum falan ayıptır söylemesi. Arabaya gittim sonra aklıma geldi torpidoda eski ilaç vardı ama dozu düşük yani, başlangıç ilacı olan. İşte ondan attım dört tane. Yani anca şey etti. Hesapladım da… Ben 150 lik içiyorum ya.

-İlacı alınca kendinizi daha rahat hissettiniz mi?

-Hissettim de… İşte anca kana falan karışacak ya… Hemen de etki etmiyor tabi.

-Arabaya bindiğinizde hala sese, kokuya duyarlılığınız devam ediyor muydu?

-Ediyordu tabi… Radyo falan iyice sinirimi bozdu. Ama geç çıkıyorum ya ben yol boş oluyor yani, baktım radar da yok, öyle hız yapmak iyi geldi. Sonra dediğim gibi birden bir yerlere çarpmak istedim yine. Yol boyu aklımdan çıkmadı yani. Çarpmam tabi de… İşte o fikir beynimi kemirip durdu. Eve geldim. Dolandım bir yerlere sığamadım. Yatayım dedim. Aklımda sesler sesler… Ellerim mellerim normalleşti de. Bu sefer de aklımdan gitmiyor o çarpma isteği. O sarsıntı hissi… O şiddeti yaşamak. Nasıl anlatsam onu da bilmiyorum ki…

-Aslında siz bir kaygı atağı yaşadınız; ancak bu ilacı almamanızla mı bağlantılı yoksa ilacı almadığınız için eski sıkıntılarınızın geri dönme endişesiyle mi tetiklendi. Bu noktada ona bakmalıyız.

Bahsettiğiniz çarpma isteği de kaygınızı ve sinir olarak tabir ettiğiniz gerginliğinizi rahatlatmaya yönelik bir…….

-Onu bilmiyorum da doktor hanım. Rahatlayayım diye işte… Bana verilen ilaçlar vardı. Hani kırmızı reçete mi yeşil reçete mi ne oluyor ya hani. Ben o ilk çarpıntıları falan yaşadığımda kalp krizi geçirdim sanmıştım ya, o zaman vermişlerdi. Uyutmuştu beni. Turuncu hapla, minik beyaz hap… Onlardan atsam dedim, susar bu kafa. Sonra dedim pembeyi içtin, dört hap attın, iki de bu… Yedi hap mı alacaksın, kendini intihar eder gibi dedim. Yani intihar gibi olurdu, olmazdı da hani öyle aklıma geldi. Dedim sen git balkona bir sigara iç bir bira aç. Bak iyisin dedim. At şunu da kafandan dedim. İçtim işte…

-Sanırım sonra komşularınızla yaşanan olay gerçekleşti. Bu konuda…….

-Yani doktor hanım ben çok içmem de… Aklıma o kar… ehhm… şey benim bir sevdiğim vardı. Yani ben çok sevdim onu, her şeyi de yaptım onun için ama işte olmadı. Yürümedi… Aslında bayağı da oldu, çoktan unuttum ben onu da…  O gelince aklıma öyle içmişim. Biraz fazla kaçırmışım yani. Normalde öyle şey etmem de. Biraz şey oldu…

……

Yani ben iyiydim bayağı da. Böyle olunca da tekrar geleyim dedim. Diğer doktor öyle şey dedi ama ben diyorum ki işte daha iyi bir ilaç mı olsa acaba. Yani bunu böyle unutunca yine çarpıntılar sinirler falan geliyor bana. Etrafa çaktırmayacağım diye de canım çıktı yani rezil rüsva da olmak istemiyorum.

Yeminle buraya geldiğim de bir duyulursa adım Deli Osman’a çıkar. Doktor hanım beni sana aktarmışlar sen bana daha iyi bir ilaç mı vereceksin ne yapacaksın. Kesip atsın şunu yani kaç yaşında adamım, tansiyon yok şeker yok çok şükür. Ama bunu her gün her gün iç, iç… Bir gün unut… Her yer kokuyor, çarpıntılar falan. Deli gibi depoya kaçtım volta atıyorum oradan oraya… Diğer doktora anlatmadığım kadar sana anlattım, doktora ayıp olmaz derler ya. İçimi de döktüm yani. Sen benim işimi çöz doktor hanım.

-Osman bey, kaygı bozukluğunun sebeplerini anlamak ve bunları çözümlemek düzenli terapiyle olacak bir şeydir. Terapi de bir yoldur. İlaçlar elbette semptomları yani yaşadığınız fiziksel sıkıntıları gidermede size yardımcı oluyor; ancak bunları yaşamanıza sebep olan düşünceleri duyguları da ele almamız gerekiyor. Siz psikiyatrik yardım almayı seçerek yolun ilk adımını attınız zaten. Daha önceki görüşmelere çok düzenli gelememişsiniz sanırım…..

-Gelemedim… Yani iş güç çok… Dükkanı elemanlara da nasıl emanet edeyim. Çoluk çocuk beceremez. Ama ilaçları içtim yani aylardır içiyorum. İyi de geldi, gelmedi değil yani yalan yok. Gel diyorsan gelirim doktor hanım. Sizin işiniz de zor yani hep dert dinlemek… İşte ama doktor yemininiz var sonuçta, gel konuş anlat rahatlayacaksın diyorsan gelirim tamam. Anlatırım sana… Ama sen de bana daha iyi bir ilaç yazıver gözünü seveyim. Bir daha rezil rüsva olamam millete. Adım Deli Osman’a çıkmasın.

…..

…..

Diğer öyküleri okumak için tıklayabilirsiniz. 

Gizem Ozan Aslan

En sevdiği çiçek yasemin olan kadın, gecenin sessizliği içinde yazıyordu. Yarayı ve izi… Zamanı ve yansımayı… Bazı kelimelere fena takıntılı, karakterleri hezeyanlı, deliliği düş ile değiş tokuş ediyordu. Kendini bildi bileli…

YAZAR HAKKINDA

Gizem Ozan Aslan

En sevdiği çiçek yasemin olan kadın, gecenin sessizliği içinde yazıyordu. Yarayı ve izi… Zamanı ve yansımayı… Bazı kelimelere fena takıntılı, karakterleri hezeyanlı, deliliği düş ile değiş tokuş ediyordu. Kendini bildi bileli…

Bir Yorum Yazın

+ 20 = 25