Herkes, birey olarak kendisinin korkunçluğunu, gizemini, düzenbazlığını, düşkünlüğünü bilsin!
Osamu Dazai “iyi ki okudum ya!” dediğim, bende etki bırakan yazarlardan biri oldu. Bence siz de bir tanışın…
Önce kısaca yazardan bahsetmek istiyorum: Osamu Dazai Japon edebiyatının en önemli isimlerinden sayılıyor. Politika ile iç içe olan, zengin, saygın bir ailenin çocuğu ve büyüdüğü bu ortama da hiçbir zaman ayak uyduramamış biri. Hayatı boyunca alkol, uyuşturucu gibi sorunlarla boğuşmuş ve dört kere intihar girişiminde bulunmuş. Şu an başka bir kitabına (Palyaço Çiçekleri) daha başladım; yalnızlık, içe dönüklük, içsel çatışmalar bu eserinde de ön planda. Dazai 1948’de Tamagawa Kanalı’na atlayarak hayatına son vermiş bir yazar.
Gelelim kitaba…
“İnsanlığımı Yitirirken“, bize Dazai’nin hayatından kesitler sunuyor, aslında daha çok sarsıcı ve derinlikli itiraflar diyebiliriz. Ailesiyle olan çalkantılı ilişkisini, içsel buhranlarını, kadınlarını yalın ve şiirsel bir dille anlatıyor. Alkol, uyuşturucu ve sanrıların gölgesinde geçen hayatını, soytarılığını (bu terimi kitabı okuyan anlayacaktır) muntazam edebi gücüyle bize anlatırken kendine de şahane bir kaçış yolu bulmuş gibi…
Dazai daha çocukken bile kendi davranışlarının farkında olan, her şeyi sorgulayan biri olduğu için içsel dünyası bir hayli karmaşık. Yaşı ilerledikçe de saplantılarını, kadınlarla olan ilişkilerini ve sanata olan tutkusunu, şairane kayboluşunu görüyoruz. Bir de sık sık intihara teşebbüs eden bir hali, bir ruh hali var ki, işin en karanlık tarafı bu.
Dazai’nin dili sade ama bir o kadar da yoğun, melankolik ve ironik. Japon edebiyatının en çarpıcı örneklerinden biri olarak kabul edilen bu kitap kesinlikle okunmaya, üzerinde düşünmeye ve konuşulmaya değer.