Albert Camus’un 1941 yılında yazmaya başlayıp 1946 yılında yayınlanan Veba romanı Daniel Defoe’den bir alıntı ile başlıyor: “Bir hapsedilmişliği başka bir hapsedilmişlikle göstermek, var olan herhangi bir şeyler göstermek kadar mantığa uygundur.”
Can Yayınları tarafından “Varoluşçu edebiyatın en önemli temsilcilerinden biri olan Albert Camus, politik söylemlerle sesini yükseltmedi ama fısıldamasıyla bile depremler yarattı, çağdaşlarını derinden etkiledi. Keskin bir gözlem gücünün desteklediği arı bir bilinçle yazılmış olan Veba, yalnızca XX. yüzyılın değil, bütün bir insanlık tarihinin ortak bir sorununa değinir: Felaketin yazgıya dönüşmesi. Çağının önde gelen düşünürlerinden Nobel ödüllü yazar Albert Camus’un hiçbir yapıtında böylesine acı bir yazgı, böylesine şiirsel bir dille ele alınmamıştır. Veba, insanın ve aydınlığın şiiridir. Bu şiirde renkler alabildiğine koyu, ancak yazarın sesi o denli umut doludur.“ tanıtım yazısıyla sunulan roman sayısız baskı yapmış.
Cezayir’de Oran kentinde yaşanan veba salgının öykülendiği roman farklı okumalara açık. Veba romanı hakkında biraz ipucu isterseniz, Alain de Botton’un Newyork Times da yayınlanan yazısını ya da Türkçe çevirisini okuyabilirsiniz . Dr. Rieux’un “Veba asla ölmeyecek. Yatak odalarında, mahzenlerde, sandıklarda, mendillerde ve eski gazetelerde sabırlı bir şekilde bekleyerek, mutlu şehirlerdeki farelerini canlandırıp onları öldüreceği günü bekliyor” sözü, “yeni ve yeniden ortaya çıkan enfeksiyonlar” çağında bizleri türlü kılıklarıyla karşımıza çıkan “veba” hakkında düşündürmesi gerekiyor. İyi okumalar…