Çoğu zaman göz ardı edilmekle birlikte çerçeve, resimsel alanın ve anlatımın düzenlenişinde önemli işlevler üstlenir; en önemlisi de bir betimlemenin ya da alanın sınırlarını tanımlayarak ona kendine ait, bağımsız bir varoluş kazandırır.
Ortega y Gasset’in “İçini dolduran herhangi bir resim olmadığında, çerçeve, içerisinde görülebilir olan ne varsa onu bir resme dönüştürme potansiyeline sahiptir”, saptaması çerçevenin bu kurucu rolünün ne düzeyde olduğunu göstermektedir.
Çerçeveyi resmin kenarlarına tutturulmuş bir araç olarak düşünürüz; ancak duvar resminin yapısı gereği çerçevelemede klasik çerçeve algımızı aşan bazı özgün tasarım ve işlevler ortaya çıkmıştır. Bu sanatçılar da resim çerçevelerini çalışmalarının bir parçası yapmışlar…
Çerçevelemedeki önemli bir unsur da süslemedir. Süsleme bir yandan çerçeveyi dekoratif bir ögeye dönüştürürken diğer yandan da yüzeyin ve mekanın algılanışı açısından önemli işlevler üstleniyor gibi…
Resim sanatında çerçeve üzerine tartışmalar modern dönemde başlamıştır; ama çerçevelerin kullanımı çok daha erken dönemlere uzanıyor: 16 ve 17. yüzyıllar boyunca İspanyol resminin toprak renklerini, kirli sarıyı, kahverengileri, zeytin yeşilini, kiremit kırmızılarını, siyahı kullanan koyu, gölgeli, loş esprisi devam etmiştir. Bu koyu tonlar çok defa altın yaldızlı çerçeveler kullanımıyla da pekiştirilmişlerdir. Bizans sanatında da çerçeve yapısal önemi olan çok işlevli bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır.
Panagia Arakiotissa Kilisesi, kubbe, Kıbrıs, 1192, (Dumbarton Oaks Arşivi)
Çerçeve, tasarımı çevresinden ayıran sürekli bir aralık olarak tanımlanabilir ve bu aralık çeşitli biçimlerde oluşturulabilir.
Kaynak:
Bizans Anıtsal Resminde Çerçeveler ve İşlevleri