Edebiyat

ESKİLER

Metroda gördüğü ilk boş koltuğa bıraktı kendisini. Altı saat boyunca ders anlatmak onu tüketmişti. Gözlerini kapayıp başını geriye yasladı. Burnuna taze kahve kokusu gelince yorgunluktan hayali kokular duyduğunu zannetti. Başını sola çevirdiğinde ayakta dikilen kadının elinde tuttuğu kahveci amblemli poşeti gördü. “Hayal değilmiş ya. Neyse eve gidince ben de kendime bol köpüklü bir Türk kahvesi yapayım,” diye geçirdi içinden.

Metrodan inip de eve doğru yürürken kaldırımın kenarında duvara yaslı duran bir çift siyah erkek botu gördü. Sahipsiz kalmış, yeni sahibini bekleyen, belki daha önce onları giyen kişinin öldüğü, bir dakika neden adamı hemen öldürüyorsun ki? Belki yenisini aldı da, bunları artık beğenmiyor diye koydu kenara. İnsanlar bile yeri geldiğinde birbirine aynısını yapmıyorlar mı? Yeni bir arkadaş, yeni bir sevgili kırk yıllık dostları, eşleri kenara attırmıyor mu? Bir çift bot kenara atılmış çok mu?

Köşedeki çiçekçi tezgahını es geçmedi. Kendisine bir demet nergis aldı. Eve girince çizmelerini çıkartıp köşeye fırlattı. Çiçekleri masanın üzerine, kurumuş çiçeklerin olduğu vazonun yanına bırakıp metroda kendisine söz verdiği kahveyi pişirmek üzere mutfağa geçti.

Bol köpüklü kahvesini sehpaya bırakıp berjere oturdu. Camdan dışarı baktı. El alemin deniz, orman, hiç olmadı sokak manzaralı evi olurdu, onun manzarası dört metre ötedeki komşu evin boyama zahmetine bile katlanılmamış sıvalı duvarıydı. Bakışlarını odaya çevirdi. Vazodaki kurumuş çiçekler ve dibindeki yeni aldığı nergislere gözü takıldı.

Son ziyaretinde getirmişti o koca buketi. Çok sevinmiş, mutlu olmuştu çiçekleri görünce. Onu içeri buyur ederken taze çiçeklerin kokusunu içine çekti. Hemen annesinin hediyesi büyük glob vazoya su doldurdu. Kısa sürede solmasın diye üç dört aspirin attı içine. Çiçek buketini dikkatlice yerleştirdi.

Türk kahvesi yaptı ikisine. Fazla kalamayacağını söylemişti. Berjerde karşılıklı oturduklarında adamın bakışları evin içinde geziniyordu. Yüzü ve gözleri hariç her yere bakıyordu.

“Başka birini seviyorum. Ayrılalım,” dedi adam damdan düşer gibi. “Daha fazla yalan söyleyip seni aldatamam,” diye ilave etti.

İlk önce bir şey anlamadı. Gözlerini dikip boş boş bakınca, susup sadece bakınca adam sıkıntıyla yerinde kımıldadı. “Böylesi daha iyi. Yalan bir ilişkiyi…” derken İnci lafını böldü. “Başka biriyle gönül eğlendirip beni aldatıyorsun. Sonra o kadının kollarına koşmak için beni terk ederken bunu benim iyiliğim için yapıyorsun öyle mi?” diye sordu.

“Üzgünüm,” demişti sadece.

“Git başka yerde üzül. Defol,” dedi İnci.

O gittikten sonra bir süre vazodaki çiçeklere baktı. Boşuna demiyorlar erkeğin kabahati ne kadar büyükse alınan hediye de o kadar gösterişli olur diye düşündü. Boş kahve fincanlarını alıp mutfağa yöneldi. Yıkarken biri elinden kayıp tezgaha çarpınca kenarı kırıldı. Kaldırıp çöpe attı. Ellerini durulayıp yatak odasına gitti. Yatağa girip pikeyi başına kadar çekti. Sanki her şeyi dışarda bırakıp unutmak ister gibi.

İki ay geçmişti o günün üzerinden. Vazoyu aldı. Mutfakta büyük bir çöp torbası açıp çoktan kurumuş çiçekleri çöp torbasına tıktı. O gün kırılan fincanın eşi kahve içtiği fincanı da tabağıyla birlikte attı içine. Fincan ve tabak birbirine çarparak kırılarak kurumuş çiçek buketinin içinde kayboldu. O günü ve onu hatırlatan hiçbir şeyi istemiyordu hayatında.

Çöp torbasının ağzını bağlayarak kapının önüne bıraktı. Yeni aldığı nergisleri vazoyu temizledikten sonra özenle yerleştirdi. Eski çiçeklerin yerine masanın üstüne koydu. Karşıdan bakıp kendi kendine “Ha şöyle. Eski şeyleri atmalı ki, yenilere yer açılsın,” dedi.

Balkona çıkıp bir sigara yaktı. Sigarasından çektiği dumanı karşı evin sıvasız duvarına üfledi.

 

 

 

 

 

 

 

Gülcan Cengiz

Öğrendiğinden beri okuma sevdalısı, birkaç yıldır yazmaya hevesli, sanata düşkün, keşfetmeye meraklı... Hayatını edebiyat, sinema ve sanatla zenginleştirmeye çalışan bir kadın. Şimdi de yazma serüveni için beraber yola çıktığı arkadaşlarıyla karnaval hazırlığında.

YAZAR HAKKINDA

Gülcan Cengiz

Öğrendiğinden beri okuma sevdalısı, birkaç yıldır yazmaya hevesli, sanata düşkün, keşfetmeye meraklı... Hayatını edebiyat, sinema ve sanatla zenginleştirmeye çalışan bir kadın. Şimdi de yazma serüveni için beraber yola çıktığı arkadaşlarıyla karnaval hazırlığında.

Bir Yorum Yazın

+ 20 = 30

1 Yorum