Edebiyat

GÜNLÜK

21.06.2024

Gelenekselcilik hakkında fikirlerimi derleyip toparlamaya başladım. Bizi çocukluk anılarımıza götürecek tüm unsurlar mümkün olan her alanda, (gastronomi, mimari, mesleki, kültür, sanat vb.) toplansa, harmanlanarak topluma sunulsa büyük bir çoğunluk tarafından onaylanmaz mı? Toplumsal hafıza bu toplumun birbirini daha iyi tanımasında, anlamasında rol oynamaz mı? Fikirlerimden ailece tanıdığımız elektronik mühendisi bir arkadaşımıza bahsettim. Geçmişi ile barışık modern devlet fikri yeni bir şey değil, dedi. Burada ona “merkez sağ” diyorlar.

22.06.2024

Çocuklara bugün mektup yazacağım. Çocuklara birer tane, bir karıma, bir de babama. Toplam dört mektup. Terminalden otobüs şoförüne veririm, 100 liraya götürür. Hem belki duygulanır bile adamcağız. Ertesi gün belki o da karısına oturup mektup yazar kim bilir?

“Ben ağlarım ikimizin yerine,” diye şarkımız var. Söz yazarını bulamadım. Merak ettim acaba Stendhal’dan mı esinlenmiş?

“Beni sevmiyor olman mesele değil. İkimizin yerine de sevebilirim.”

Annem iki gündür benimle kalıyor. Yazı yazarken sık sık masadan kaldırıp iş veriyor sağ olsun. Aldığım peyniri beğenmiyor, temizlik yapmamı istiyor.

Erkeği annesi köreltiyor, karısı teşvik ediyor; çocukları ise hoşgörüyü öğretiyor.

23.06.2024

Gelenekselcilik üzerine fikir yazısını bitirdim. Daha çok nostalji güzellemesi gibi bir şey oldu. Dışarı çıkıyorum. Dört adet zarf almaya. Gelir gelmez mektupları yazacağım.

Şöyle bir ithaf nasıl olur?

“Bu kitabı zor günlerimde beni hep desteklemiş; yoldaşım ve sağaltıcım; sırdaşım, dert ortağım olan yazının kendisine adıyorum.”

24.06.2024

Yazı yazmaya başlayınca ve yazdıklarımı yayımlanması için dergilere gönderdiğimde işte fazla o anlarda bir şeyleri başardığımı hissediyorum.

Şöyle bir özdeyiş nasıl olur?

“Yazıyorum o halde varım.”

Tiyatro oyununda flört eden kadın ve erkek için diyalog önerileri (ilerde kullanmak üzere not alıyorum)

“Arkadaşlığımızı biraz daha ilerletelim istiyorum.”

“Hımm, ne yönden?”

“Her yönden. Daha samimi olalım…”

….

“Hafta sonu ne yapıyorsun?”

“Çamaşır yıkayacağım. Dağ gibi kirlilerim birikti.

“Onları yıkamakla uğraşma. Bana ver. Her birini tek tek temizlerim.”

“Alemsin!”

Karıma, babama, çocuklara yazdığım mektuplar ulaşmış. Akşam açıp okuyacaklar. Bakalım tepkileri ne olacak?

Selviboylum Al Yazmalım filmini Ayaz ile geçen hafta izledik. Bizim oğlanın Asya İlyas’ı seçecek diye ödü koptu. Herkes filmin finalini konuşuyor. Oysa bana göre final gereksiz sarkıyordu. Dilek’in İlyas’a karısı ve çocuğu olduğunu hatırlatması bence daha dramatikti.

Bir kırmızı kamyon metaforundan yeterince konuşulmuyor. Kamyon filmin başında İlyas’ın erkekliğini (Asya ile flört ederken kamyonun ne kadar ön planda olduğunu ve Asya’nın kamyonu okşadığını hatırlayalım); ortasında ise Asya’yı temsil ediyor. İlyas zaten kamyonuna kocaman “Al Yazmalım” diye yazmış. Adamı başka bir işe verdiklerinde (yani kamyonundan uzaklaştırdıklarında) karısı Asya’dan da kopuyor. (Deri çizmeleri ile femme fatale Dilek sahneye çıkıveriyor zira) Filmin sonuna geldiğimizde kırmızı kamyonu artık ufuk çizgisine ilerlerken görüyoruz. Bu sahnede kamyonun üzerinde İlyas görünmüyor. Kanımca burada da kamyon emek, iş gücü, çalışma, aile yaşamı ve sonucunda birlikte kazanılan mutluluğu temsil ediyor. Asya’nın bu mutluluğu bulduğu şeklinde de, İlyas için bu mutluluğun yitip gittiği şeklinde de yorumlanabilir.

Henrik İbsen’in Yaban Ördeği de böyleydi. Metaforun taşıdığı anlam oyun boyunca değişiyordu.

26.06.2024

Salyangoz satıcısı öyküsünden midyeciyi çıkardım, yerine Büyükadalı bir delikanlı koydum. Yelkencilik ile uğraşacak. Aynı öykünün kahramanı gibi ben de deniz ve yelkencilik üzerine okumaya başladım.

Denizcilik terimleri Sözlüğü’nden: (Yazan Ian Dear Çev. Orkun Sayer, Oxford Yayınları)

(İ)

İsparmaça: Halata dolanmış demir. İngiltere Kraliyet baş amiralliği sembolü.

İskandil savlosu: Deniz derinliğini bulmaya yarıyor belki de ilk navigasyon aracı.

İzborça: Halatın ucuna halka ile atılan bağ.

İskarmoz: Teknenin gövdesine biçim ve gücünü veren omurgaya bağlı kaburgalardan her biri.

Edebiyat kategorisi için tıklayabilirsiniz. 

Irmak Erkan

Bir gece yatağından kalktı. En sevdiği pantolonunu, gömleğini giydi, cüzdanını yanına aldı, çantasını sırtladı; karısını ve çocuklarını öpüp odadan çıktı. Çalışma odası soğuk, karanlıktı. Ahşap masanın üzerindeki gece lambasını yaktı, sobayı tutuşturdu. Sandalyesine oturdu, yazmaya başladı.

YAZAR HAKKINDA

Irmak Erkan

Bir gece yatağından kalktı. En sevdiği pantolonunu, gömleğini giydi, cüzdanını yanına aldı, çantasını sırtladı; karısını ve çocuklarını öpüp odadan çıktı.
Çalışma odası soğuk, karanlıktı. Ahşap masanın üzerindeki gece lambasını yaktı, sobayı tutuşturdu. Sandalyesine oturdu, yazmaya başladı.

Bir Yorum Yazın

2 + 8 =