“… insanın doğuştan getirdiği ve vazgeçilmez haklarından başka hiçbir şey değişmez değildir.”
Kitabı ilk elime alıp önsözü okuduğumda “bildiğimizden farklı ne söyleyecek” diye düşünüp okumayı yarıda bırakmıştım. Sonra bir kez daha denedim. İlk bölümler yavaş ilerlerken bir noktadan sonra elimden bırakamadım. Bir yandan din, kapitalizm, faşizm, demokrasi ve kurumların bireyleşme üzerinde etkileri, diğer yandan “özgürlük” olarak tanımladığımız şeyin özgürlüğümüz ve bireyselliğimiz üzerine etkileri aktarılıyor. Tüm bunlar zengin bir tarih, sosyoloji ve psikoloji bilgisi çerçevesinde sunuluyor bize.
ARKA KAPAK
Çağdaş insan için özgürlüğün anlamı nedir? İnsan neden kendi özgürlüğünü diktatörlerin eline bırakmakta ve bir robot gibi yaşamaya razı olmaktadır? Özgürlüğüne sahip çıkamayan insan, biyolojik olarak bir canlı olmasına karşın, ruhsal açıdan bir robot gibidir. Zihinsel ve coşkusal yetenekleri körelmiştir, canlı değildir artık. Yeni ve kalıcı hiçbir şey üretemez. Yaşama karşı tam bir açlık içinde olmasına karşın uzak durur ondan, kaçar. Çünkü davranışları ve kararları kendisine ait değildir. Onu dışındaki güçler yönlendirmektedir. Hoşnutluk ve iyimserlik maskesinin altında mutsuz ve endişeli bir insan gizlidir. Çağdaş toplumlarda birey, kendi yazgısıyla baş başa bırakılmakta bu da kendisine korku ve güçsüzlükten başka bir şey getirmemektedir. Kendini içinde yaşadığı dünyadan ve toplumdan soyutlanmış duyan bireyler gittikçe çaresizleşerek yeni diktatörlüklere, totaliter yönetimlere verimli bir zemin oluşturmaktadırlar. İşte Dr. Fromm, bu çok önemli konuyu bilimsel yöntemlerle inceleyerek, herkesin anlayacağı bir dille gözler önüne sermektedir.
ÖNSÖZ ALINTI
“Gerçi bu kitap, bir tahminden çok bir tanı – bir çözümden çok bir çözümlemedir, ama kitapta varılan sonuçlar, gidişatımızı etkileyici niteliktedir. Çünkü totaliter güçlere karşı zafer kazanmak amacıyla herhangi bir etkinlikte bulunmak için, özgürlükten totaliterce kaçmanın nedenlerini anlamak gerekmektedir.”
“Kısaca özetlemek gerekirse, birey kendi olmaktan çıkar; kültürel kalıpların kendisine sunduğu kişiliği tümüyle benimser; böylece tıpkı diğerleri gibi olur. “ben “ ile dünya arasındaki tutarsızlık ve onunla birlikte de, bilinçli yalnızlık ve güçsüzlük duygusu ortadan kalkar. Bu mekanizma, bazı hayvanların kendilerini korumak üzere renk değiştirmesiyle kıyaslanabilir. Onlar da kendi çevrelerine o kadar benzerler ki, çevrelerinden neredeyse ayırt edilemezler. Kendi bireysel benliğinden vazgeçen ve neredeyse bir robot haline gelen kişi, çevresindeki milyonlarca diğer robotla aynı olur ve artık kendini yalnız hissetmez, kaygı duymaz. Ama ödediği bedel yüksektir; kendi benliğini yitirmiştir. “
Özgün Adı: Escape from Freedom