Edgar Allan Poe, ancak ölümünden sonra değerlenen bir yazar. Bugün onu kısa hikayenin yaratıcısı, polisiyenin babası ve en ünlü gerilim yazarlarından biri olarak anıyoruz.
Poe’nun da edebiyat serüveni pek çok yazar gibi reddedilmeler ile başlar. Birçok başarısız fanzin denemesinden sonra bir gün gidişatı değişir. 1832’de Saturday Courrier’da basılan beş öyküsünden sonra 1833’te Baltimore Saturday Visiter tarafından düzenlenen yarışmada “MS. Found in a Bottle” (Şişede Bulunan Elyazması) adlı öyküsüyle birincilik kazanır.
1843’te, Godey’s Lady’s Book’ta yayımlanan “The Visionary” adlı öyküsüyle adı ülke genelinde duyulmaya başlanır. Düzyazılarından başka kurgu ve yazım teknikleriyle dikkat çeken “The Raven” (Kuzgun) başta olmak üzere, “Annabel Lee” ve “To Helen” (Helen’e) adlı şiirleriyle de ses getirmiştir.
Edgar Allan Poe’nun Nathaniel Hawthorne’un “İki Kez Anlatılan Öyküler – Twice-Told Tales” adlı kitabına 1842’de yazdığı ön sözde formüle ettiği “tek etki kuramı” kısa hikâye türüne ilişkin ilk kuramsal yaklaşım olarak kabul edilir.
Poe’ya göre bir hikâye okuyucunun zihninde tek bir etki yaratacak şekilde kurgulanmalıdır. Hikâye metninin tamamındaki kişiler, olaylar ve mekânlar bu tek etkiyi oluşturmak için hizmet etmelidirler. Bu tek etki, okuyucuyu derinden sarsacak şekilde olmalı ve uzun bir süre etkisinde kalmasını sağlamalıdır. Poe’ya göre tek etkinin sağlanabilmesi için hikâyenin uzunluğu da önemlidir. Ona göre böyle bir hikâye tek bir oturuşta bitirilecek kadar kısa olmalıdır.
Poe’nun hikâyelerinde anlam yüzeyde değil derinlerdedir. Bundan dolayı birçok okura Poe’nun hikâyeleri ilk okuyuşta anlamsız ve karmakarışık hissi uyandırır. Hikâyelerin birçoğunda sembolik bir dil kullanır. Onun hikâyelerinde hiçbir konu, kahraman veya motif yersiz ve gelişigüzel kullanılmamıştır. Zaten onun edebiyat çevrelerinde saygın bir yer alması kendisinin ölümünden çok sonraları olmuş ve hayatında değeri anlaşılamayan yazarlar kervanına o da katılmıştır.
Bates (2015); “Bu teoriyle Poe kısa öyküye, daha üstünü asla elde edilemeyen teknik bir kusursuzluk kazandırdı,” demiştir.
Hikâyede tek etkinin sağlanabilmesi için şu hususlara dikkat etmek gereklidir:
* Hikâyenin olay örgüsü okuyucunun muhayyilesinde “tek bir etki” yaratacak bir biçimde düzenlenmelidir. Okuyucunun dikkati bu etkiye odaklanmalıdır.
* Bu tek etkinin sağlanabilmesi için okuyucunun dikkatinin taze kalabilmesi gereklidir. Bu dikkat de hikâyenin ancak bir oturuşta bitirilebilecek uzunlukta olmasıyla sağlanabilir.
* Olaylar, kahramanlar ve hikâyenin diğer bileşenleri bu tek etkiye hizmet edecek bir şekilde kurgulanmalı ve geliştirmeye uygun olmalıdır.
* Yazar, üslubu o kadar sağlam bir şekilde belirlemelidir ki tek bir cümlenin metinden çıkarılması bile hikâyenin bütünlüğünü bozabilecek bir durum olmalıdır. (Poe, 1956; Ellingham; Özer, 1999; Erden, 2002)
Edgar Allan Poe, kısa hikâyede tek etkinin meydana getirilmesi için etkileyici bir son olması gerektiğini düşünür. “… adına yaraşır her olay örgüsünün özenle “dénoument”ına (sonucuna) götürülmesi gerektiğinden daha açık bir şey olamaz.” Yani hikâyenin sonucu, onun başlangıç ve gelişme bölümlerini kontrol eder ve hikâyenin kurgusu bu sonun etrafında şekillenir. Poe’ya göre hikâyedeki olaylar, mekânlar, kahramanlar ve onların hareketleri hikâyedeki bu sona hizmet etmeliler, bütün hazırlıklar hikâyenin etkili sonunu oluşturmak için yapılmalıdır. Hikâyenin okunuşu bittiğinde okuyucunun belleğinde olayın çarpıcı sonunun etkileri kalmalı ve okuyucu uzun bir süre bu etkinin altında kalmalıdır.
Edgar Allan Poe’nun Yazma Felsefesi isimli yazıyı okumak için tıklayınız.
Kuzgun I resmine buradan ulaşabilirsiniz.
Kuzgun II resmine buradan ulaşabilirsiniz.
Kuzgun III resmine buradan ulaşabilirsiniz.
İlgili İçerik:
Edgar Allan Poe’nun Yazma Felsefesi
Kaynak:
Bu kadar yalın ve etkili bir şekilde bilgilendirdiğin için teşekkürler 🙂
Yaşasın Tek Etki!
Yaşasın şok edici sonlar! : )