Polzunkov modern bir öykü. Birinci tekil kişinin ağzından anlatılsa da birinci tekil kişi çok silik, ismi bile yok; öykünün birinci paragrafında Polzunkov karakteri tanıtılırken, bir de hemen sonra arkadaş sohbetlerinde kısacık sohbete dahil olurken sesini duyuyoruz sadece.
Metin çerçeve öykü tekniği ile 1848 yılında yazılmış. ‘İnsancıklar’ öyküsünün yayımlanmasından hemen iki yıl sonra. Anlatıcı, kahramanın önce şu andaki ruh halini, ardından şimdiki zamandan parça parça geriye gelerek bu düşkün, çilekeş haline ulaşmasına sebep olan olayları anlatıyor.
Polzunkov (1848) da Tuhaf Bir Adamın Düşü (1877) öyküsüne çok benzer bir açılışa sahip. Yazarın ilk yazdığı metinlerle, hayatının son dönemlerinde yazdıkları arasında kurabileceğimiz bu şaşırtıcı benzerlik, bize Dostoyevski’nin yazarlık hayatının başından beri bazı temel meselelerin peşini bırakmadığını gösteriyor.
Öykünün ilk ve en uzun paragrafı bize hem sinema hem de edebiyat tarihi boyunca karşımıza çıkan neredeyse bütün mutsuz palyaço / sokak maskaralarının amentüsü sayılabilecek nitelikte bir karakter tahlili ile başlıyor. Neler var peki bu tahlilde? Neler yok ki; alay edilmek, alay edilmekten korkmak, huzursuzluk, endişe, başkalarına yaranmak, temiz yüreklilik, çıkar beklentisi, kendisine gülünmesinden haz almak, soyluluk, yoksulluk, sadaka almak, utanmak, yüz kızarması, küstahlık, can sıkıntısı, öfke, gurur, hiçlik, borç almak, aldığı borcu geri ödememek, yüzsüzlük, alçaklık, dürüstlük, şık ve ağırbaşlı olmak, yalvarmak, acımak, mağrur olmak, tuhaflık, kendini tehlikeye atmak, çilekeşlik, süprüntülük etmek, kahramanlık, işe yaramazlık, kızmak, komik olmak…
Dostoyevski’nin bu öyküsünde de anlatıcısı heyecanlı, dikkati biraz dağınık. Hikâyesini bir baştan bir sondan anlatıyor ancak belli ki bunu okuyucusunun dikkatini daha fazla çekmek, anlatacaklarına nereden başlayacağını bilemiyormuş izlenimi vermek için bilinçli yapıyor. Polzunkov’un detaylı karakterini çizdikten sonra öykü şimdiki zamana dönüyor, anlatıcı ‘ben’ in de dahil olduğu kısa bir arkadaş sohbetine tanık oluyoruz. Bu sohbette rüşvetten, devletin kaynaklarını sömürmekten bahsediliyor. Yolsuzluk, alaylı bir şiirle hem yeriliyor hem de okuyucuya bu eylemin Rusya topraklarında neredeyse sıradan bir hadise sayıldığından dem vuruluyor.
‘Bir edebiyatçının dediği gibi: Anayurdumuzun dumanı hem tatlı hem hoş gelir bize. Anamızdır yurdumuz baylar, bizim yurdumuz… Yavruları olan bizler emeriz, sömürürüz onu!..’
Güçlü giriş paragrafından sonra anlatıcının sesi duyulmaya başlıyor. Şimdiki zamana döndüğümüzde öykünün etkisi düşüyor, ritmi yavaşlıyor.
Yazar belki bunu fark ettiğinden olacak, anlatıcısına olayları sırayla değil önce rüşveti alma anından başlayarak anlattırıyor.
‘Benim geldiğimi haber verdiler kendisine ve hemen bir odaya aldılar beni. Şu andaymış gibi aklımda: Karanlık, neredeyse karanlık bir odaydı. Mum falan getirdikleri yoktu. Biraz sonra baktım Fedosey Nikolayeviç girdi odaya. Karanlıkta ne yapacaktık…’
Dikkat edersek yazar bu öyküsünde iyi karaktere karanlık yönler; kötü karaktere ise affetme, sevme, kabul etme gibi kucaklayıcı yönler ekleyerek okurunu metinde kiminle özdeşleşeceği, kimi tutacağı gibi konularda ikilem içinde bırakıyor. Biraz da bu yüzden Dostoyevski öyküsünü okuduğumuzda üzerinde düşünmek, açıp tekrar okumak ihtiyacı hissediyoruz.
Öykü boyunca Polzunkov’un nasıl üst rütbeli amirinin damadı olmaya yaklaşmışken rüşvet olarak aldığı parayı, paranın yanında işini ve sevdiği kadını da kaybettiğinin trajik hikayesini izleriz.
Şimdi hikâyenin nasıl oluşturulduğunu, Polzunkov’un Nikolayeviç ile neden, nasıl çatıştığını anlamaya çalışalım. Polzunkov, Nikolayeviç’in evinde sevilmektedir, aile sohbetlerine, birlikte yenen yemeklere katılmaktadır. Nikolayeviç bu tehdide şaşıracak, Polzunkov da (en yakınımdaki) beni ihbar etmeye kalkışırsa ben bundan sonra diğer insanlar için ne düşünürüm, (kime nasıl güvenebilirim) diye kendine (öyküde Polzunkov’a) soracaktır.
‘Evet Osip Mihayliç, bunca yıl ailemizin bir dostu olun, nasıl söylesem oğlumuz gibi olun, daha neler olun ve durduk yerde!.. İhbar etmeye kalkışın beni, olacak şey mi bu?..’
Okur olarak Polzunkov’a, Nikolayeviç’i ilk ihbar etmeye kalkıştığı sırada kızamayız pek. Yolsuzluk yapan kötü ahlaklı birini ihbar etmek suç olmasa gerek… Dahası Polzunkov, Nikolayeviç’den parayı aldığı gibi pişmanlık, suçluluk duymaya başlayarak gözümüzde yüceliverir.
‘Birden donup kaldım, bir şey söylemek için dudaklarımı kıpırdatıyordum, bacaklarım titriyordu.. Ama suçluydum, bütün kabahat bendeydi, suçluydum, vicdanım sızlıyordu, Fedosey Nikolayeviç’den özür dilemeye hazırdım.’
Öykünün devamında Polzunkov’un ihbar etmemesi karşılığında Nikolayeviç’den aldığı paraya ihtiyacı olduğunu görürüz. Ayrıca kızıyla da evlenmeyi aklına koymuştur. Nikolayeviç’in eşinin ve kızının Polzunkov’u affettiklerini, onu ailelerine kabul etmeye hazır olduklarını okuruz. Bu noktada Nikolayeviç’in kendi mesleki kariyerini ailesinin ve kızının önünde tutan gerçekten adi bir adam olduğunu düşünmemiz gerek. Nitekim Fedosey Nikolayeviç’in adı çıkmasın diye Polzunkov’u affetmeye kızı Mariya Fedoseyevna ile karısı Mariya Fominişna da hazırdır.
‘Ne çok gözyaşı aktı ne çok duygulanmıştı herkes. O ne sevinçti öyle. Yoldan çıkmış evlada yeniden kavuşuyorlardı. Evin oğlu askerden dönmüştü sanki! Yemekler geldi, oyunlar oynandı.’
Her şey yoluna girmiş görünmektedir, artık Polzunkov’un evlenmek için yeterli parası vardır. Babaannesi ile birlikte yaşayan Polzunkov’un kendisini seven bir aileye ihtiyacı vardır. Nikolayeviç’in ailesi ise ona bu ihtiyacı sağlayacak gibi görünmektedir.
Ancak Polzunkov rahat durmaz ve Fedosey Nikolayeviç’i ikinci kez ihbar etmek ile tehdit eder. Bu tehdidin hemen ardından aslında sadece şaka yapmak istediğini söylese de okur Polzunkov’un Nikolayeviç’den nefret ettiğini anlayabiliyor. Nefretinin altında yatan üç tane gerekçe gördüm. Birincisi hiç kuşkusuz Polzunkov Nikolayeviç’den para aldıktan sonra (bunu bir borç gibi düşünebiliriz pekâlâ) bu parayı ödemeyecek olması, borç aldığı kişinin karşısında küçük düştüğünü hissetmesi. Polzunkov Nikolayeviç’in altında ezilir ve ondan nefret etmeye başlar. Bu nefreti ile onu ikinci bir kez ihbar etmekle korkutur. İkincisi Nikolayeviç’i ilk kez ihbar etmeye kalkıştığında Nikolayeviç ona evinin kapısını tekrar açmıştı ve Polzunkov’u affetmişti. Bu da Polzunkov’un utanmasına sebep olmuştu. Kendi kötülüğüne iyilik ile karşılık veren Nikolayeviç’den Polzunkov kendisini utandırdığı, vicdan azabı çekmesine sebep olduğu için nefret eder. Üçüncüsü ise Polzunkov’un müstakbel kayınpederini kendi babası gibi görmeye başlaması, Polzunkov’un Nikolayeviç ile Freudyen bir baba oğul çatışması yaşaması ihtimalidir. Öyküde birçok yerde Polzunkov kendisini ailenin oğlu gibi gördüğünden bahseder. Dostoyevski’nin babası ile sağlıklı bir baba-oğul ilişkisi kuramadığını biliyoruz.
Öykünün şüphesiz aksayan yönleri de var. Sözgelimi ilk tehdidinde evrakları Nikolayeviç’e teslim eden Polzunkov nasıl onu ikinci kez ihbar etmekle tehdit edebilir, artık elinde kanıt yoktur ki! Yazar Polzunkov’un Nikolayeviç’i tehdit ettikten sonra ailesi ile sağlıklı bir ilişki kuracağına, kızı ve karısı ile iyi ilişkiler kuracağına okurun inanmasını nasıl bekleyebilir? Ailenin ilk tehditten sonra Polzunkov’u affettiğine inandık diyelim, peki ikinci kez kocasını tehdit eden adamı Mariya Fominişna nasıl affedebilir, bu mümkün mü? Polzunkov, Mariya Fominişna’nın affetmesine gerekçe olarak olaylardan kendisini sorumlu hissettiğini söyler.
‘Evet yavrum, bütün kabahat bende. Affet bu yaşlı kadını. Çok yanlış yaptı. (…) Onu buraya çekmek için özellikle üzerine düştüğümüzü düşünmüş olabileceği aklıma geldikçe kanım donuyordu.’
Öyküde Polzunkov’un evlenmek istediği, sevdiği kızın tepkisini hiç hesaba katmadan kızın ailesi ile çatışması, iki sevgilinin ilişkisine hiç değinilmemesi de eksiklik duygusu yaratıyor.
Öykünün finalinde Nikolayeviç’in Polzunkov’dan ebediyen kurtulduğuna, hem parasını geri aldığına, hem de artık kendisi için bir tehdit oluşturamayacak şekilde onu uzaklaştırdığına tanık oluyoruz. Polzunkov ise her şeyini kaybetmiştir. Sıcak bir aileyi, sevdiği kızı, işini ve haksız da olsa kazandığı parayı.
Nikolayeviç ahlaksız, adi biri olarak öykünün kazananı olmuştur. Bulaştığı yolsuzluk olaylarından hiçbir zaman pişmanlık duymadığı için okurun gözünde silik bir karakterdir. Nikolayeviç’in yanında Polzunkov da sudan çıkmış ak kaşık değildir. Biraz da bu yüzden bir gün amiri ile karşılaştığında kendisine kızamadığından, söyleyecek söz bulamadığından yakınır.
-Daha sonra bir kez karşılaştım Fedosey Nikolayeviç ile. Aşağılık adamın gözlerinin içine bakarak bir şeyler söylemek istedim.
-Evet?
-Ama söyleyemedim baylar!..’
11.03.2021