Ucuz Roman, Quentin Tarantino’nun yönettiği 1994 yapımı kült filmdir. Belli başlı sinema filmlerine atıfta bulunması ve onları yeniden inşa etmesi ile bir bakıma film tarihine bir saygı duruşu niteliği taşımaktadır. Başta B-tipi filmler olmak üzere, suç konulu kara filmler (film-noir) ve Fransız Yeni Dalga sineması ile benzerlikler taşıyan film, Tarantino’nun üne kavuşmasını sağlayarak geçen zaman içinde kült bir yapıma dönüşmüştür.
Film, seçtiği doğrusal olmayan hikâye anlatma yöntemi ile postmodern öğeleri açık bir şekilde içinde barındırır. Postmodernizm, kelime anlamı olarak modernizm sonrası anlamına gelmektedir. İkinci Dünya Savaşı ve onun sebep olduğu yıkım, batı dünyasının ahlaki ve etik değerlerini alt üst etmiştir. Bilim, sanat ve siyasal özgürlükler adına yapılan her şeyin insanın özgürleşmesi gayesine dayandığı inancı sarsılmış, modernitenin ülkülerine kaynaklık eden düşünce biçimleri sorgulanmaya başlamıştır.
Bunun yanı sıra kapitalizm yeni bir aşamaya geçmiş, Batılı ülkeler sanayi üretimini daha ucuz emek sunan uzakdoğu ülkelerine taşıyarak sanayileşsizme sürecine girmişlerdir. Üretime dayanan sanayi, yerini hizmet sektörüne bırakmıştır. Üreten, örgütlü işçilerin yerini hizmet eden, örgütsüz işçilerin alması, işçi sınıfının devrimci gücünü yitirmesine sebep olmuştur. Tüm bunlar postmodernizmin geliştiği politik zemini oluşturur. Modernizm, inanca karşı bilgiyi, dine karşı bilimi ön plana alan, aklı ve bilimi ilerlemenin yegâne aracı olarak gören bir düşünce sistemidir. Postmodernizm ise modern düşünceye ait temel kavramların sorunlaştırılması ve çoğu kez de yadsınması ile ortaya çıkmıştır.
20. Yüzyılın ikinci yarısı ile birlikte edebiyat ve sinemada görülmeye başlayan postmodern anlatı, dilin gerçekliği temsil eden değil, onu kuran bir yapı olduğu önermesinden hareket eder. Böyle bir anlatımda anlatıcının metnin içinde yer alması (üst kurmaca) ve anlatı içinde anlatıların iç içe geçmesi sıklıkla görülür. Anlatı, kendinden önceki metinlere atıflar yapar. Başka anlatıların izinin sürülmesi, anlamı üreten okur/izleyicidir düşüncesine dayanır. Klasik bir olay örgüsü görülmez, olay örgüsünden çok birbirinden bağımsız tekil olaylar önemlidir.
Ucuz Roman filmi de bu özellikleri taşıdığı için postmodern bir görsel anlatı olarak değerlendirilebilir. Ucuz Roman postmodern anlatılardaki gibi belli bir olay örgüsü taşımamakla birlikte, filmin konusu birbiri içine geçmiş birçok olaydan oluşur. Bu bakımdan filme hâkim olan konu ve olayları basitçe özetlemek zordur.
Filmde, Ringo ve Yolanda birbirine deli gibi aşık bir çifttir, hayatlarına heyecan katmak için yemek yedikleri restoranı soymaya karar verirler. Bir mafya babası kendini dolandırmaya çalışan birkaç genci öldürmek için Jules ve Vincent adında iki tetikçiyi görevlendirir. Marcellus, Butch adında bir boksörle şike anlaşması yapar. Ancak Butch, final maçında yenilmeyi gururuna yediremez ve anlaşmaya ihanet eder. Peşine mafya tetikçileri düşer. Bu tetikçilerden birinden (Vincent) patronunun karısına (Mia) bir gece göz kulak olması istenir. Vincent Mia’yı gece gezmeye çıkarır ancak ona karşı cinsel bir çekime kapılmamalıdır. Çünkü başka bir sahnede mafya babasının karısının ayaklarına masaj yaptığı için bir adamı öldürdüğü vurgulanır.
Filmdeki ana temalardan biri güç ve iktidarın zaman ve koşullar değiştiğinde el değiştirmesidir. Filmde gücü ve otoriteyi temsil eden mafya babasının (Marcellus) rehinci dükkânında iki sapığın elinde düşerek tecavüze uğraması böyle bir izlek taşır.
Mia mafya babasının karısı olduğu için filmde dokunulmazdır fakat aynı zamanda karşı konulamaz bir femme fatale olarak resmedilmiştir. Filmde güzellik ve zarafeti temsil eden arzu nesnesidir. Fakat gece boyunca kokain alıp, eve döndüklerinde de Vincent’ın cebindeki eroini kokain zannederek burnuna çektiğinde komaya girer. Bir anda o güzellik yitirilir, Mia bir eşya gibi arabada taşınarak başka bir uyuşturucu satıcısının evine götürülür. Adrenalin iğnesi ile hayata döndürülürken tüm çekiciliği kaybolmuş, sahip olduğu gücü yitirmiş ve aciz bir duruma düşmüştür.
Filmde gerilimin en uzun sürdüğü bölüm “Tanrı İzliyor” bölümüdür. Butch kendisi için manevi değeri olan bir cep saatini almak için evine döner. Bu arada saatin hikayesi de oldukça ilginçtir, Butch’un babası saati Vietnam savaşında esir düştüğünde kıçında saklamış ve ölmeden önce başka bir arkadaşına emanet etmiştir. O arkadaşı da saati kıçında saklayarak korumuş ve savaştan sonra ülkesine döndüğünde Butch’u henüz bir çocukken bulup saatinin hikayesini ve önemini anlatarak saati ona vermiştir. Butch için saat aile yadigarıdır. Saati almak için eve geri döner. Evde kimsenin olmadığını düşünerek ekmek kızartmak için mutfağa girer ve tesadüfen Vincent’ın silahını bulur. O esnada tuvalette ucuz roman okuyan Vincent’ı farkeder ve bulduğu silah ile öldürür. (Filmde ucuz romanlar sadece tuvalette okunur) Evden çıktıktan sonra yolda Marcellus ile karşılaşır ve önce ona sonra başka bir araca çarpar. Baygın haldeki Marcellus kendine gelince Butch’a ateş etmeye başlar. Butch kendini kurtarmak için bir rehinci dükkanına sığınır ve arkasından gelen Marcellus ile ikisi rehinci dükkânının sahibi tarafından alıkonulup bodruma kilitlenirler.
Arkadaşı Zed’in gelmesiyle birlikte şerif kurbanını seçmek için iki adam (Butch ve Marcellus) arasında o piti piti oyununu oynarken kamera yüzlere odaklanır ve Marcellus’un yüzünden bir an oyunu kaybetmeme umudunu yakalar. Tarantino’nun birçok eserinde olduğu gibi Ucuz Roman filminde de gerilimden şiddete ve komediye ani geçişler ve duygusal yön değiştirmeler sıklıkla görülür. Şiddetin etkisi mizah ve ironi ile yumuşatılır.
Şerif, Marcellus’u seçtikten sonra Butch kendini kurtarır ve güç sahibi bir anda tekrar yer değiştirir. Butch Marcellus’u serbest bırakır ve Marcellus’un intikamını almasına olanak tanır.
Filmdeki bir diğer ana tema ise hayatımızın kontrolünün kendi elimizde olmadığıdır. Film boyunca karakterlerin hayatında kaos ve karmaşanın hüküm sürdüğünü görürüz, filmdeki birçok olay tesadüfler sonucu gerçekleşir. Her şey rastlantısaldır.
Bu gibi tema ve izlekler daha önce defalarca kullanılmasına rağmen Ucuz Roman, B-tipi filmlerin sıklıkla tekrar eden, bayatlamış anlatılarını yeniden inşa etmekten çekinmez. Böyle bir sinema geleneğinin bir parodisini içinde barındırır. Postmodern anlatıda edebi metin, metinler arası göndermeler mozaiği içinde oluşur. Tıpkı bunun gibi Ucuz Roman da kendinden önceki birçok filmden parçalar taşıyan bir kolaj gibidir. Ancak buna karşın film, tekrara ve başka filmleri taklide asla yeltenmez. Bir bütün olarak bakıldığında oldukça özgün ve yenilikçi bir filmdir.