Yönetmenliğini James Franco‘nun yaptığı ‘The Disaster Artist’ bir tersine başarı öyküsü. Hep ünlü olmak isteyen ve sonunda bunu ‘başaran’ Tommy Wiseau‘nun ‘The Room’ filmini nasıl yaptığının hikayesi.
Bu yazının konusu olan ‘Oda’yı 2003’de çeken Tommy Wiseau aynı zamanda filmin yapımcısı, senaristi ve başrol oyuncusu. Film şimdiye kadar çekilen tüm zamanların en kötü filmi kabul ediliyor, bu anlamda türünde bir kült. Bir sinema filminin nasıl olmaması gerektiğini gösteren yapım sinema hatalarının birçoğunu bir araya getirmesiyle de dikkat çekiyor.
Peki ‘The Room’ binlerce B sınıfı, özensiz çalışmayı geride bırakarak listenin en tepesine yükselmeyi nasıl başardı, bu sıfatı gerçekten hak ediyor mu? Kanımca benzerlerinden bu filmi ayıran en önemli özellik 6 milyon dolar gibi az buz sayılamayacak bir bütçe ayrılmasına rağmen ortaya bu kadar niteliksiz bir iş çıkmış olması. Yönetmenin sinema, edebiyat dilinden bihaber olmasına rağmen ciddi ciddi dram yapma çabasını hayretle izliyoruz.
Sinemaya atılmak isteyen gençleri işe bir yerden başlamak konusunda motive edebilecek yapım (Wiseau’ nun çektiğinden daha iyi olacak, orası kesin!) günümüzde sadece sanatta değil, toplumun hemen her kesiminde karşımıza çıkan kalitesizin, aymazlığın, sığlığın ve tabi cahil cesaretinin nelere kadir olduğunu, nasıl ‘başarı’ öyküleri yazdığını göstermesi açısından da önemli.
Wiseau’nun filmini düşündükçe aklıma daha jenerikten itibaren güldürmeye başlayan sahneler, kötü diyaloglar değil, üretmeye başlamak için bütün meselenin özgüven olduğu geliyor. Bir de (Georg Lukacs) ‘Estetik’ kitabına epigraf olan Marks’ın sözleri:
‘Bilmiyorlar, ama yapıyorlar’
The Disaster Artist / Felaket Sanatçı (2017)
Yönetmen: James Franco